Blog

8 Mart 2022

Biz Kadınlar Vardık Varız Var Olacağız

Kadın mücadelesi tam 165 yıl önce başladı. Kadın hakları mücadelesi, adını tarihe, acılarla ve kazanımlarla yazdırdı. 8 Mart 1857 yılında, ABD’de 40.000 dokuma işçisi kadının daha insanca bir yaşam isteğiyle, eşitsizliğe ve ayrımcılığa, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına hayır demeleriyle başladı.

Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. Bu acı gün, ilerleyen süreçte, tüm dünyada kadın mücadelesinin mihenk taşı olarak görüldü.

8 Mart, 19’uncu yüzyılın sonlarından bu yana kadınların talep ve özlemlerini dile getirmedeki kararlılıklarını sergiledikleri ve bu güne dek hiç de küçümsenmeyecek haklar elde ettikleri bir gün oldu. Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını buldu ve destek gördü. Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri yer aldı.

Danimarka’nın Kopenhag şehrinde 1910 yılında düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin, 8 Mart 1857’de New York’ta başlayan kadın haklarının kazanılması mücadelesinin, her yıl “kadın günü” olarak kutlanmasını önerdi ve bu öneri oybirliğiyle kabul edildi. Bu önerisi ile “Uluslararası Kadınlar Günü” ilk kez 1911 yılında kutlanmıştır.

1921’de Moskova’da düzenlenen 3.Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda ise, 8 Mart,  ‘’Dünya Emekçi Kadınlar’’ günü olarak tüm dünya ülkelerinde geçerli olacak şekilde yasallaştı.

Ülkemizde ise 1921 yılında kutlanmaya başlanan “8 Mart”, Birleşmiş Milletler‘in 1975 Dünya Kadınlar Yılında bu günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul etmesiyle birlikte daha yaygın olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Ülkemizde, hala töre cinayetleri işleniyor, kadına yönelik şiddet gün geçtikçe artıyor, kız çocukları kendi rızaları olmadan evlendiriliyor, okuma hakları ellerinden alınıyor, okulları bitirenler iş hayatına erkek meslektaşlarıyla aynı koşullarda başlayamıyor, eşit işe eşit ücret alamıyor. AB üyesi ülkeler kadınların istihdam oranını yüzde 60’lara çıkarmayı hedeflerken, Türkiye’de bu oran  yüzde 25’lerde kalıyor. Yani her dört kadından sadece birisi istihdam ediliyor.

Ülkemiz nüfusunun %50 si kadın iken kadınların çalışma hayatına  katılım oranı %30, TMMOB üye sayısına göre Mühendis Mimar kadın oranı %25’dir.

Bu verilerde gösteriyor ki, meslek seçimlerinde belirleyici olan cinsiyetçi işbölümü ve toplumsal kabuller nedeniyle kadınlar çalışma hayatı içinde gerçek sayıları ile yoklar.

Toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı iş yükü – yaşlı, çocuk, hasta bakımı, yemek hazırlaması vb konular –  kadınların sırtlarına yüklenmiş ve yüklenmeye devam etmekte olup; bu durum kadınların  kamusal alan ve çalışma hayatı içinde yer almaları önünde en büyük engellerden biridir.

Toplumda belirli eşitsizliklerle mücadele edip diğerleri ile etmemek mümkün değil, çünkü sonuç alamazsınız

Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincine ulaşılmaksızın özgür ve eşit bir toplum yaratılması mümkün değildir”.

Yaşadığımız coğrafyada kadınların yaşadığı sorunlar elbette ki sadece istihdam ve fırsat eşitliği ile sınırlandırılamaz. Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve çocuk istismarı da günden güne büyüyen sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılında 280 kadın öldürüldü, 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. 2020 yılında ise 300 kadın cinayete kurban gitmişti.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun tuttuğu kadın cinayetleri istatistiğinde, 2021 yılında en az 367 kadının erkekler tarafından katledildiği yer aldı.

Biz mühendis ve mimar kadınlar olarak;  Aile İçi Şiddeti, Ekonomik Şiddeti, Eğitimdeki Şiddeti, Yaşam Biçimimiz ve Yönelimlerimiz Üzerindeki Şiddeti, Savaş Politikalarını, Doğanın Talanını, Reddediyoruz!

Ülkemizdeki kadın hareketi, Osmanlı’da 2.Meşrutiyet’in getirdiği toplumsal ve kültürel değişimle oluşan yeni yapı içinde kadınların talep ve istemleri ile uyanmış ve başlamıştır. Bu uyanışın temel taşlarını ve Cumhuriyet dönemi edinilecek hakları öncüleyen hareket haline gelişini,  o dönem kurulan kadın dernekleri ve yayınlanan kadın dergileri oluşturmuştur.  Yayınlanan kırk kadar dergi ve çok sayıda dernek çatısı altında verilmiş olan mücadele, kadın haklarına dair bir kadın mücadelesi geçmişi olduğunu çok net bir şekilde göstermektedir.

Osmanlı Kadınında, aydın ve direşken Cumhuriyet Kadınını gören büyük Atatürk, devrimleriyle, kendisinden önce yanan ışığı, aydınlığa çevirmiştir.

Kadın haklarının gelişmesi sadece “kadınların” değil, bu ülkede yaşayan herkesin hayatını geliştirecek, toplumun her kesimine daha yüksek standartlarda bir yaşam olanağı sağlayacak bir demokratikleşme hareketidir. Daha yaşanır, daha özgür, daha adil bir Türkiye hayalini gerçekleştirmenin yolu, önce ve mutlaka toplumun herkesimi tarafından kadınların haklarına sahip çıkılmasından geçer.

 

MÜHENDİS MİMAR KADINLAR DERNEĞİ

Makaleler & Yazılar

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTürkçe