Mühendislikte kadın – erkek ayrımı sadece ülkemizde değil, ne yazık ki tüm dünyada göz ardı edilen bir sorundur. Bu sorun, işe alım aşamasından başlar, ücret adaletsizliği ile devam eder ve terfilerdeki eşitsizlik ile son bulur. İşinizde ve kişiliğinizde ne kadar iyi olursanız olun mesleğe hep 1-0 geriden başlarsınız. Nedendir bilinmez; aynı iş, aynı koşullar ve aynı emek için kadınların bir adım geriden başlaması, sanki yazılı olmayan yasal bir zorunluluk gibi, bugün bile son derece olağan karşılanmaktadır.
Bu sözlerimin arkasında asla kadın mühendislere ya da diğer meslek sahiplerine pozitif ayrımcılık yapılması gibi bir talep aranmamalı…
Çünkü herkes kendisini ve yaşamı iyi analiz edebilirse aslında kimsenin kimseye lütufta bulunmak gibi bir ayrıcalığı olmadığını anlayacaktır.
Asıl önemli olan, dünyadaki konaklama süremiz boyunca adım attığımız hiç bir noktada kötü izler ve tahribat bırakmamak!.. Yani iyi kiracı olabilmek. Zira dünyanın dengesi bozulduğunda emin olun, kiracının burnundan gelir! Komşunun huzursuzluğu öyle ya da böyle size de yansır!…
İşte bu nedenle biraz da kapımızın dışına bakabilmek, bazen koyacağınız küçük bir takozun hayal edemeyeceğiniz kadar çok şeyi dengeye getireceğinin farkına varabilmek, üzerini örten engeli kaldırdığınızda altındaki filize ağaç olabilme fırsatı tanıdığınızı bilmek, çuvalın içinde duran tohumu oradan alıp toprağa koyduğunuzda yeni bir hayata aracılık ettiğinizi görmek, derenin yanında ama suya ulaşma imkanı olmayan bir canlıyı suyla buluşturduğunuzda hayatını ellerine verdiğinizi hissetmek…
Bunlar sizin için sıradan şeyler olabilir ama sonuçları tartışılamayacak kadar büyüktür…
MÜKAD’da yapmak istediğimiz de özetle budur aslında…
Ayşe Gülbeden / Mükad